Vaiz 9

Latest Comments

Görüntülenecek bir yorum yok.

Vaiz 9:1-18’in Psikanalitik Bir Yorumu

Vaiz’in 9. bölümü, kaderin belirsizliği, yaşamın geçiciliği, bilgelik ve ahmaklık arasındaki karşıtlık gibi temaları ele alarak, Freud’un psikanalitik teorisi perspektifinden derinlemesine incelenebilir. Bu pasaj, bireyin kontrol arayışı, ölüm kaygısı, haz dürtüsü ve toplumsal değerlerle olan ilişkisini yansıtmaktadır.

1. Ayet: Kaderin Belirsizliği ve Ego’nun Öngörü Sınırları

“Böylece bütün bunları düşünüp taşındım ve şu sonuca vardım: Doğrular, bilgeler ve yaptıkları her şey Tanrı’nın elindedir. Onları sevginin mi, nefretin mi beklediğini kimse bilmez.”

Bu ayet, kaderin öngörülemezliğini ve ego‘nun sonuçları tahmin etme yeteneğinin sınırlılığını vurgular. Doğruların ve bilgelerin bile gelecekte onları neyin beklediğini bilmemesi, bireyin dış dünya üzerindeki kontrol algısının ne kadar kırılgan olduğunu gösterir. Bu belirsizlik, temel kaygıları tetikleyebilir ve ego’nun düzen ve öngörü arayışıyla çatışabilir.

2. Ayet: Kaderin Evrenselliği ve Ahlaki Kontrolün Sınırları

“Herkesin başına aynı şey geliyor. Doğrunun, iyinin, kötünün, temizin, kirlinin, kurban sunanla sunmayanın başına gelen şey aynı. İyi insana ne oluyorsa, günahlıya da oluyor; ant içene ne oluyorsa, ant içmekten korkana da aynısı oluyor.”

Herkesin aynı kaderi paylaşması, ahlaki davranışların sonuçları üzerindeki kontrolün sınırlılığını gösterir. Doğruların ve kötülerin aynı sonla karşılaşması, süperego‘nun ahlaki düzen beklentisiyle çelişir ve adalet kavramını sorgulatır. Bu durum, bireyde hayal kırıklığına ve anlam arayışına yol açabilir.

3. Ayet: Ölüm Bilinci, Kötülük ve İd’in İlkel Dürtüleri

“Güneşin altında yapılan işlerin tümünün kötü yanı şu ki, herkesin başına aynı şey geliyor. Üstelik insanların içi kötülük doludur, yaşadıkları sürece içlerinde delilik vardır. Ardından ölüp gidiyorlar.”

Herkesin aynı sonu paylaşmasının “kötü yanı” olarak nitelendirilmesi, ölüm bilincinin yarattığı temel kaygıyı yansıtır. İnsanların içinin kötülük dolu olması ve yaşamları boyunca “delilik” barındırması, id‘in ilkel ve kontrolsüz dürtülerinin varlığını ve ego’nun bu dürtüleri yönetme mücadelesini gösterir. Ölümün kaçınılmazlığı, bu içsel çatışmaları daha da yoğunlaştırabilir.

4. Ayet: Libido ve Hayatta Kalma Arzusu

“Yaşayanlar arasındaki herkes için umut vardır. Evet, sağ köpek ölü aslandan iyidir!”

Yaşayanlar için umudun varlığı ve canlı bir köpeğin ölü bir aslandan daha iyi olması, libido‘nun, yani yaşam enerjisinin ve hayatta kalma arzusunun temel önemini vurgular. En mütevazı yaşam bile, ölümün nihai sonu karşısında değerlidir. Bu, ego’nun yaşamı sürdürme ve yok olmaktan kaçınma yönündeki temel dürtüsünü yansıtır.

5-6. Ayetler: Ölüm Kaygısı ve Yok Oluş Korkusu

“Çünkü yaşayanlar öleceğini biliyor, ama ölüler hiçbir şey bilmiyor. Onlar için artık ödül yoktur, anıları bile unutulmuştur. Sevgileri, nefretleri, kıskançlıkları çoktan bitmiştir. Güneşin altında yapılanlardan bir daha payları olmayacaktır.”

Yaşayanların öleceğinin farkında olması, ölüm kaygısını sürekli olarak tetikler. Ölülerin hiçbir şey bilmemesi, ödülün olmaması ve anılarının unutulması, yok oluş korkusunu ve bireyin kendi varlığının anlamını sorgulamasını beraberinde getirebilir. Bu, ego’nun kendi sonluluğuyla yüzleşmesinin zorluğunu gösterir.

7-9. Ayetler: Haz İlkesi ve Yaşamın Tadını Çıkarma

“Git, sevinçle ekmeğini ye, neşeyle şarabını iç. Çünkü yaptıkların baştan beri Tanrı’nın hoşuna gitti. Giysilerin hep ak olsun. Başından zeytinyağı eksilmesin. Güneşin altında Tanrı’nın sana verdiği boş ömrün bütün günlerini, bütün anlamsız günlerini sevdiğin karınla güzel güzel yaşayarak geçir. Çünkü hayattan ve güneşin altında harcadığın emekten payına düşecek olan budur.”

Sevinçle yeme, neşeyle içme ve eşle birlikte güzel vakit geçirme tavsiyeleri, haz ilkesinin ve anlık tatmin arayışının önemini vurgular. Yaşamın geçiciliği ve ölümün kesinliği karşısında, bireyin mevcut anın tadını çıkarması ve temel ihtiyaçlarını gidermesi önerilir. Bu, ego’nun gerçekliğin zorluklarına karşı bir savunma mekanizması olarak hazza yönelmesini yansıtabilir.

10. Ayet: Ölümün Nihai Sonu ve Yaşamın Değeri

“Çalışmak için eline ne geçerse, var gücünle çalış. Çünkü gitmekte olduğun ölüler diyarında iş, tasarı, bilgi ve bilgelik yoktur.”

Ölümün nihai son olduğu ve ölüler diyarında hiçbir faaliyetin olmadığı fikri, yaşamın değerini ve mevcut zamanda aktif olmanın önemini vurgular. Bu, ego’nun yaşamı anlamlandırma ve kendi varlığını değerli kılma çabasını gösterir.

11-12. Ayetler: Ego’nun Kontrol Yanılsaması ve Kaderin Rolü

“Güneşin altında bir şey daha gördüm: Yarışı hızlı koşanlar, savaşı yiğitler, ekmeği bilgeler, serveti akıllılar, beğeniyi bilgililer kazanmaz. Ama zaman ve şans hepsinin önüne çıkar. Dahası insan kendi vaktini bilmez: Balığın acımasız ağa, kuşun kapana düştüğü gibi, insanlar da üzerlerine ansızın çöken kötü zamana yakalanırlar.”

Başarının her zaman yetenek ve çabayla doğru orantılı olmadığı ve “zaman ve şans”ın rolü, ego‘nun kontrol yanılsamasını ve kaderin öngörülemezliğini vurgular. Bireyin kendi zamanını bilememesi ve beklenmedik olaylara yakalanması, yaşamın kırılganlığını ve bireyin dışsal güçler karşısındaki sınırlılığını gösterir.

13-16. Ayetler: Bilgeliğin Değeri ve Toplumsal Tanınmanın Karmaşıklığı

Yoksul ama bilge bir adamın bilgeliğiyle bir şehri kurtarmasına rağmen hatırlanmaması örneği, bilgeliğin değerini ve toplumsal tanınmanın karmaşıklığını gösterir. “Bilgelik güçten iyidir” ifadesi, entelektüel kapasitenin fiziksel güçten üstünlüğünü vurgular. Ancak, yoksulun bilgeliğinin küçümsenmesi, toplumsal önyargıların ve ego‘nun takdir edilme ihtiyacının karşılanmamasının yarattığı hayal kırıklığını yansıtabilir.

17-18. Ayetler: Bilgeliğin Sessiz Gücü ve Ahmaklığın Yıkıcı Etkisi

Bilgenin sessiz sözlerinin akılsızın bağırışından iyi olması ve bilgeliğin silahtan üstün olmasına rağmen bir delinin her şeyi berbat edebilmesi, aklın ve mantığın kaba kuvvetten üstünlüğünü gösterir. Ancak, id‘in kontrolsüz ve yıkıcı dürtülerini temsil eden bir “deli”nin her şeyi mahvedebilmesi, ego’nun rasyonel çabalarının kırılganlığını ve içsel çatışmaların potansiyel olarak yıkıcı sonuçlarını vurgular.

Sonuç

Vaiz’in 9. bölümü, Freud’un psikanalitik teorisi açısından incelendiğinde, insan varoluşunun temel kaygılarını, arzularını ve çatışmalarını yansıtan derin bir metin olarak karşımıza çıkar. Kaderin belirsizliği, ölüm korkusu, haz arayışı, kontrol yanılsaması ve toplumsal değerlerle olan etkileşim gibi temalar, bireyin içsel dünyası ile dışsal gerçeklik arasındaki karmaşık ilişkiyi anlamak için önemli bir çerçeve sunar.

CATEGORIES:

Uncategorized

Tags:

No responses yet

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir