Vaiz 8:1-17’nin Psikanalitik Bir Yorumu
Vaiz’in 8. bölümü, bilgelik, otorite, adalet ve insan bilgisinin sınırları gibi temaları ele alarak, Freud’un psikanalitik teorisi açısından incelendiğinde derinlemesine anlamlar sunmaktadır. Bu pasaj, bireyin içsel dünyası ile dışsal otorite arasındaki dinamikleri, bilinçdışının etkilerini ve insan doğasının temel kaygılarını yansıtmaktadır.
1. Ayet: Ego’nun Aydınlanması ve Maskenin Değişimi
“Bilge insan gibisi var mı? Kim olup bitenlerin anlamını bilebilir? Bilgelik insanın yüzünü aydınlatır, sert görünüşünü değiştirir.”
Bu ayet, ego‘nun gelişimi ve işlevleriyle ilişkilendirilebilir. Bilgelik, bireyin içsel anlayışını ve farkındalığını temsil ederken, yüzün aydınlanması ve sert görünüşün değişmesi, ego’nun bu içsel bilgeliği dış dünyaya yansıtma ve farklı bir imaj sunma yeteneğini simgeleyebilir. Ego, gerçekliği algılayıp yorumlayarak ve savunma mekanizmaları kullanarak bireyin dış dünyayla uyum sağlamasına yardımcı olur. Bilgeliğin getirdiği bu aydınlanma, ego’nun daha olgun ve uyumlu bir şekilde işlemesine işaret edebilir.
2-4. Ayetler: Süperego ve Otorite Figürleriyle İlişki
“Kralın buyruğuna uy, diyorum. Çünkü Tanrı’nın önünde ant içtin. Kralın huzurundan ayrılmak için acele etme. Kötülüğe bulaşma. Çünkü o dilediği her şeyi yapar. Kralın sözünde güç vardır. Kim ona, ‘Ne yapıyorsun?’ diyebilir?”
Bu bölüm, süperego‘nun içselleştirilmiş otorite figürleri ve bireyin güçle olan ilişkisi açısından yorumlanabilir. Kralın buyruğuna uyma zorunluluğu, Tanrı önünde edilen ant nedeniyle vurgulanmaktadır, bu da süperegonun ahlaki ve dini kurallara olan bağlılığını yansıtabilir. Kralın huzurundan aceleyle ayrılmama ve kötülüğe bulaşmama tavsiyeleri, süperegonun dürtü kontrolü ve toplumsal normlara uyum sağlama işlevini gösterir. Kralın mutlak gücü ve sorgulanamazlığı, bireyin otorite figürleri karşısındaki çaresizlik ve bağımlılık duygularını tetikleyebilir.
5. Ayet: Ego’nun Sosyal Yapılarda Etkili Navigasyonu
“Onun buyruğuna uyan zarar görmez. Bilge kişi bunun zamanını ve yolunu bilir.”
Kralın buyruğuna uymanın getirdiği zarar görmeme durumu, ego’nun sosyal yapılarda etkili bir şekilde nasıl hareket edeceğini bildiğini gösterir. “Bilge kişi bunun zamanını ve yolunu bilir” ifadesi, ego’nun gerçeklik ilkesine uygun olarak hareket etme, uygun zamanı ve yöntemi belirleme yeteneğini vurgular. Bu, ego’nun içgüdüsel dürtüleri erteleme ve uzun vadeli sonuçları göz önünde bulundurma kapasitesini yansıtır.
6-7. Ayetler: İnsan Kontrolünün Sınırları ve Bilinmeyenin Kaygısı
“Çünkü her işin bir zamanı ve yolu vardır. İnsanın derdi kendine yeter. Kimse geleceği bilmez, kim kime geleceği bildirebilir?”
Bu ayetler, insan kontrolünün sınırlarını ve geleceğe dair belirsizliğin yarattığı kaygıyı ele almaktadır. Her işin belirli bir zamanı ve yolu olduğu fikri, yaşamın öngörülemezliğini ve bireyin olaylar üzerindeki sınırlı etkisini gösterir. Geleceği kimsenin bilememesi ve bildirememesi, bilinmeyene karşı duyulan temel kaygıyı ve ego’nun her şeyi kontrol etme arzusunun başarısızlığını vurgular.
8. Ayet: Thanatos ve Güce Karşı Çaresizlik
“Rüzgarı tutup ona egemen olmaya kimsenin gücü yetmediği gibi, ölüm gününe egemen olmaya da kimsenin gücü yetmez. Savaştan kaçış olmadığı gibi, kötülük de sahibini kurtaramaz.”
Rüzgarın ve ölüm gününün kontrol edilemezliği, Freud’un ölüm dürtüsü (Thanatos) kavramı ve bireyin bu nihai son karşısındaki çaresizliği ile ilişkilendirilebilir. Savaştan kaçışın olmaması ve kötülüğün sahibini kurtaramaması, yaşamın kaçınılmaz zorlukları ve acıları karşısında bireyin sınırlı gücünü vurgular. Bu, ego’nun hayatta kalma çabasının ve ölüm korkusunun yansımadır.
9-10. Ayetler: Güç Dinamikleri, Saldırganlık ve Toplumsal Değerler
“Bütün bunları gördüm ve güneşin altında yapılan her iş üzerinde kafa yordum. Gün gelir, insanın insana egemenliği kendine zarar verir. Bir de kötülerin gömüldüğünü gördüm. Kutsal yere girip çıkar, kötülük yaptıkları kentte övülürlerdi. Bu da boş.”
İnsanın insana egemenliğinin zararlı sonuçları ve kötülerin övülmesi, güç dinamiklerini, saldırganlık dürtüsünü ve toplumsal değerlerin karmaşıklığını yansıtabilir. Güç sahibi olanların başkalarına zarar vermesi, id’in kontrolsüz dürtülerinin ve ego’nun bu dürtüleri yönetmedeki başarısızlığının bir göstergesi olabilir. Kötülerin övülmesi ise, toplumsal normların ve ahlaki değerlerin göreceliğini ve bazen de çarpıklığını ortaya koyar.
11-13. Ayetler: Süperego’nun Ahlaki Düzenlemesi ve İlahi Adalet Kavramı
“Suçlu çabuk yargılanmazsa, insanlar kötülük etmek için cesaret bulur. Günahlı yüz kez kötülük edip uzun yaşasa bile, Tanrı’dan korkanların, O’nun önünde saygıyla duranların iyilik göreceğini biliyorum. Oysa kötü, Tanrı’dan korkmadığı için iyilik görmeyecek, gölge gibi olan ömrü uzamayacaktır.”
Suçun hemen cezalandırılmaması durumunda insanların kötülüğe yönelmesi, süperego‘nun ahlaki düzenleme işlevinin önemini vurgular. Cezanın gecikmesi, süperegonun caydırıcı etkisini zayıflatabilir ve id’in dürtülerini serbest bırakabilir. Tanrı’dan korkanların iyilik göreceği ve kötülerin görmeyeceği inancı, ilahi adalet kavramını yansıtır ve bireyin ahlaki davranışlarının sonuçlarına dair süperegonun beklentisini gösterir.
14. Ayet: Adalet Kavramlarının Sorgulanması ve Kaygının Tetiklenmesi
“Yeryüzünde boş bir şey daha var: Kötülerin hak ettiği doğruların, doğruların hak ettiğiyse kötülerin başına geliyor. Bu da boş, diyorum.”
Doğruların hak ettiğinin kötülerin başına, kötülerin hak ettiğinin ise doğruların başına gelmesi gözlemi, adalet kavramlarını sorgular ve kaygıyı tetikleyebilir. Bu durum, dünyanın adil olmadığına dair bir algı yaratır ve bireyin süperegosunun adalet beklentisiyle çelişir, bu da içsel bir huzursuzluğa yol açabilir.
15. Ayet: Haz İlkesi ve Anlık Tatmin Arayışı
“Mutluluğu övgüye değer buldum. Çünkü güneşin altında insan için yiyip içmekten, mutlu olmaktan daha iyi bir şey yoktur. Çünkü Tanrı’nın güneşin altında kendisine verdiği ömür boyunca çektiği zahmetten insana kalacak olan budur.”
Mutluluğun, yiyip içmenin ve neşelenmenin en iyi şey olarak övülmesi, Freud’un haz ilkesi ve id‘in anlık tatmin arayışıyla ilişkilendirilebilir. Bu ayet, yaşamın zorluklarına karşı bir denge olarak geçici zevklerin ve keyiflerin önemini vurgular. Bu, ego’nun gerçekliğin zorluklarıyla başa çıkmak için başvurduğu bir tür geçici rahatlama olabilir.
16-17. Ayetler: İnsan Zihninin Sınırları ve Bilinmeyenin Kabulü
“Bilgeliği ve dünyada çekilen zahmeti anlamak için kafamı yorunca –öyleleri var ki, gece gündüz gözüne uyku girmez– Tanrı’nın yaptığı her şeyi gördüm. İnsan güneşin altında olup bitenleri keşfedemez. Arayıp bulmak için ne kadar çaba harcarsa harcasın, yine de anlamını bulamaz. Bilge kişi anladığını söylese bile gerçekten kavrayamaz.”
Bilgeliği ve dünyevi çabayı anlama çabası ve insanın Tanrı’nın işlerini keşfedemeyeceği sonucuna varılması, insan zihninin sınırlarını ve bilinmeyenin kabulünü yansıtır. Ego’nun rasyonel kapasitesi, evrenin tüm sırlarını çözmeye yetmez. Bu, bireyin kendi sınırlılıklarını kabul etmesi ve bilinmeyene karşı duyduğu kaygıyla başa çıkması gerektiği anlamına gelir.
Sonuç
Vaiz’in 8. bölümü, Freud’un psikanalitik teorisinin çeşitli yönlerini yansıtan karmaşık bir metindir. Otorite figürleriyle ilişkiler, dürtü kontrolü, adalet arayışı, insan bilgisinin sınırları ve ölüm korkusu gibi temalar, bireyin içsel dünyası ile dışsal gerçeklik arasındaki sürekli etkileşimi ve çatışmayı ortaya koymaktadır. Bu pasaj, insan doğasının derinliklerine inerek, bilinçdışının etkilerini ve temel kaygıları anlamak için zengin bir zemin sunmaktadır.
No responses yet